Ayvalık Üniversitesi Şehrimizin ve İnsanımızın Geleceğidir
Bu yazının konusunu daha önce birkaç kere gündeme getirdiğim ve hâlâ yeterince tartışılmadığını ve öneminin anlaşılmadığını düşündüğüm Ayvalık Üniversitesi oluşturmaktadır. Konuya üniversitenin Ayvalık’a birkaç son derece ana hatlarıyla da olsa neler kazandıracağıyla başlamak hem dikkat çekmek ve daha kolay anlaşılır olmak açısından yararlı olacaktır.
Bilindiği gibi iç turizm ve yazlıkçılar göreceli olarak kısa olan yaz mevsimimizde şehrimizin nüfusunu takatimizin çok üstünde arttırmakta sınırlı olan su, yol, atık, elektrikve benzeri maddi imkanlarımızı yağmalayarak adeta halkımızın kabusuna dönüştürmektedir.Ölçeği zaman zaman artıp azalmakla birlikte sözünü ettiğimiz sarmal 50 yıldan fazla bir zamandır şehrimizi kuşatmış ve nerdeyse esir almış durumdadır. Ayvalık Üniversitesi bu kuşatmayı pek çok boyutuyla yarmamıza ve bölgemiz, ülkemiz ve baştanbaşa Akdeniz hinterlandında pek çok yönüyle yıldızlaşıp yükselecek bir Ayvalık yaratmamıza olanak sağlayıptopyekün kalkınmamızın yolbaşçısı olabilir.
Üniversitemiz olduğunda yaz kış şehrimizde yerleşik bir nüfusa göre imkanlarımızı arttırmak ve böylece kanalizasyondan, toplu taşıma, yol, su ve elektrik ihtiyaçlarına kadar düzenli ve sürdürülebilir büyümeler yakalama ihtiyacımız olacaktır. Bir başka ifadeyle 3-5 ay gelip giden kalabalığın yerini 12 ay şehrimizde oturan yeni Ayvalıklılar alacaktır. Mevcut esnafın yanısıra çok daha geniş bir esnaf yapısına ihtiyaç duyulacaktır. Aynı şekilde birkaç ay kullanılan pek çok yazlığı öğrenci ve öğretim üyeleri başta olmak üzere kiralanıp işe koşulması yoluyla şehrimiz ekonomisine kazandırılması da gündeme gelecektir.
Bunlar ekonomik yönden önemli getirilerdir. Ancak Ayvalık üniversitesi esasen sosyal ve kültürel misyonuyla şehrimizin ve insanımızın geleceği ve katkılarıyla bölgemizin, ülkemizin, Türk dünyasıyla Akdeniz dünyasını bir bakıma insanlığın bu iki yakasını bir araya getiren evrensel değerler etrafında sevgi ve dostlukla birleştiren gerçek bir köprü ve kurumsallaşma olacaktır. Özellikle Çanakkale’den başlayan Truva’dan Efes’e Afyon’dan Meis’e, Girit’e, Taşoz’a, Midilli’ye yerel kurumlarla yapılıp geliştirilecek işbirliği imkanları nitelikli ve çağın ihtiyacı olan alanlarda yetiştireceği insan gücü en büyük katkısı olacaktır. Avrupa Birliği ile Birleşik Türk Devletleri adeta ortak bir geçiş kapısı olarak Ayvalık Üniversitesi Yüce Atatürk’ün işaret ettiği “Türk olarak, Türk kalarak insanlık ufkunda bir güneş gibi doğmak” ve aydınlatmak ülküsünü ve görevini üstlenebilir.
Bu bağlamda şehrimizin hemen her zaman Türkiye ölçeğinin üstünde niteliklere sahip yüzlerce hatta binlerce aydın ve liderler yetiştirdiğini Dr. Fazıl Doğan’dan, Avni Baskın’a, Nejat Sarlıcalı’ya, Ahmet Tüfekçi’ye yüzlerce ismin ve özelliklerinin “Ayvalık Araştırmaları Enstitüsü” gibi bir kurum etrafında sürekliliklerinin sağlanması ve değerlendirilmesi Ayvalık Üniversitesi’nin yapacağı en büyük hizmetler arasında olacaktır. Bu isimler ve yaptıklarına dair monografiler hatta “Ayvalık Ansiklopedisi” gibi popüler yayınlar ve halkhayatımızın çeşitli yönleriyle işlendiği müzelerimiz bizi çok kısa bir zamanda bölgemizin en büyük şehri ve kültür merkezi olan İzmir’le yarışacak hale getirebilir. Dahası, bu tabloyu gerçek festivaller kültür ve sanat etkinlikleriyle istediğiniz kadar zenginleştirip büyütebilirsiniz.
Elbette Ayvalık Üniversitesi’nin dikkat edilmezse sırtımıza yükleyeceği yeni yükler ve sıkıntılar da getirmesi söz konusu olabilir. Bunların en başında sanırım son yıllarda nerdeyse boğulma noktasına geldiğimiz yer yokluğu sıkıntısı veya hemen her bayram şehrimize doluşan tuhaf ve tufeyli kalabalığın işgal eskizleri içinde başımıza daha da büyük belalar açacağı korkusudur. Ayvalık Üniversitesi’nin kurulacağı yer ve üniversitenin kuruluş biçimine dikkat edilmezse bu korku hiç de yabana atılamaz.
Bence bu korkuyu gidermenin en kolay yolu Ayvalık Üniversitesi’ni bir adamızın üzerine inşa etmektir. Böylece hem en büyük zenginliğimiz olan Tabiat Parkımızı hem de sevgili Ayvalık’ımızı korktuğumuz “altına hücum eden vahşi batı” sendromundan koruyabiliriz. Mesela, yaklaşık yüzyıldır bütün gayretlerimize rağmen 50 yıldır birkaç yüz koyuna meralık etmekten başka bir işe yaramayan Çıplak Ada, Ayvalık Üniversitesi’nin kurulacağı mekan olabilir. Türk Dünyası, Akdeniz hinterlandı ve Avrupa Birliği ülkelerinden öğrenci kabul eden bir ada üniversitesinin Ayvalık’ı mekan açısından çok fazla zorlamadan kısa zamanda çok ciddi bir cazibe merkezine dönüştürebilir. Ayvalık merkez ve Alibey“yavaş şehir” uygulamalarıyla mevcut kapasitesi üzerinde kullanım ve bu durumun getirdiği her türlü olumsuz salınımdan kurtulabilir.
Ayvalık Üniversitesi sadece bir devlet veya özel sektörün kurduğu bir kurum olmamalıdır. Her iki sektörün şehrin Kent Konseyi öncülüğünde kuracağı bir vakıf üniversitesi statüsünde olması kuruluş ve yönetim problemlerinin en aza ineceği ve gerektiğinde son derece hızla yol alabileceği bir alt yapı sağlayacaktır. Elbette bunların tamamı sadece konuyu tartışmaya açmaya yönelik önerilerimizdir, istenildiği gibi yenilerine açıktır eklenebilir ve değiştirilebilir.
Sonuç olarak Ayvalık Üniversitesi şehrimizin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesi, dönüşmesi bir marka olarak kalkınması için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı nasıl karşılayabileceğimizi tartışmaya açmak ve ortaya çıkacak fikirleri geliştirmek ve olgunlaştırarak gerçekleştirmek her Ayvalıklının amacı olmalıdır. Özellikle de “Bizim Ayvalıklıların…”
